Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
# TARİHTE BOYLAM BELİRLEMEK # Dakik Olmayan Saatler # Boylam Belirlenememesinin Sonuçları # Boylam Belirleme Arayışları # Galileo Ve Jüpiter’in Uyduları # Fransa’da Çözüm Arayışları # Rakip Yöntem Mekanik Saatler # Mekanik Saatlerin Doğuşu # Mekanik Saatlerin Hızla Yükselişi # Zaman Ölçmede Bugün Gelinen Nokta
Dünya üzerinde boylam belirleme konusu bugün teknoloji sayesinde kolayca yapılır. Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) dediğimiz olay ile bu mümkündür. 100-200 yıl öncesine baktığımızda böyle bir teknolojiden yoksun devletler özellikle okyanusa kıyısı olan devletler buna bir çözüm getirmekte zorlanmıştır. Çünkü denizlerde ve okyanuslarda boylam bilememek büyük sorunlara yol açıyordu. O günlerde ne bugünkü gibi dakik olarak zamanı ölçen saatler vardı ne de GPS gibi teknoloji ürünleri. Haliyle engin sularda denizciler bulundukları konumu belirlemede zorluk çekiyorlardı. Çünkü okyanuslar veya denizler uçsuz bucaksız yerlerdir ve denizciler nerede olduklarına dair bu engin sularda neredeyse hiçbir işaret bulamazlar. 16.yüzyıl itibariyle okyanus seferleriyle artan koloni hareketleri ve devletlerarası gemiler aracılığıyla yapılan ticaretler denizde ve okyanuslarda hassas konum belirleme sorununu gündeme getirmiştir.
Tarih: 2018-05-11 17:45:21 Kategori: Coğrafya
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Tarihte Boylam Nasıl Belirlenirdi Nedir
Bu Yazıda Neler Var:
TARİHTE BOYLAM BELİRLEMEK
Dünya üzerinde boylam belirleme konusu bugün teknoloji sayesinde kolayca yapılır. Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) dediğimiz olay ile bu mümkündür. 100-200 yıl öncesine baktığımızda böyle bir teknolojiden yoksun devletler özellikle okyanusa kıyısı olan devletler buna bir çözüm getirmekte zorlanmıştır. Çünkü denizlerde ve okyanuslarda boylam bilememek büyük sorunlara yol açıyordu. O günlerde ne bugünkü gibi dakik olarak zamanı ölçen saatler vardı ne de GPS gibi teknoloji ürünleri. Haliyle engin sularda denizciler bulundukları konumu belirlemede zorluk çekiyorlardı. Çünkü okyanuslar veya denizler uçsuz bucaksız yerlerdir ve denizciler nerede olduklarına dair bu engin sularda neredeyse hiçbir işaret bulamazlar. 16.yüzyıl itibariyle okyanus seferleriyle artan koloni hareketleri ve devletlerarası gemiler aracılığıyla yapılan ticaretler denizde ve okyanuslarda hassas konum belirleme sorununu gündeme getirmiştir.
Dakik Olmayan Saatler
Greenwich Kasabasından geçen meridyen başlangıç meridyeni kabul edilmeden önce (1884) denizciler boylamlarını bulundukları konuma en yakın mesafedeki bir şehrin veya limanın koordinatlarına göre belirliyor ve o şekilde ifade ediyorlardı.(Örn:Lizard’ın 27 derece 3 dakika batısı) Hangi boylamda olduklarını belirlemek için kullandıkları bir takım saatler vardı ve bu saatler zamanı aksatarak gösteriyordu veya zamanı olduğundan ileri gösteriyordu.Bunun neticesinde normalde denizcilerin bulunduğu boylamı belirlemesi saatine daha doğrusu saatinin doğruluğuna bağlıyken saatin yanlış göstermesi boylamı yanlış belirleme sorununa yol açıyordu. Çünkü her boylam arası 4 dakika olduğu için limandan kalkan bir geminin kalkış anındaki zamanı ve okyanuslarda bulunduğu konumun anındaki zamanı arasındaki fark üzerinde bulunduğu boylamı veriyordu ki bu farkın olması gerektiği gibi çıkabilmesi için saatlerin zamanı doğru göstermesi şarttı. Fakat bu eski moda saatler fırtınalı gemi yolculuklarında büyük sarsıntılardan etkilenip saatin sayacının hızını etkiliyor, sıcaklıkların değişimine bağlı olarak sarkaçları veya telleri büzüşüyor veya genleşip zamanı yanlış gösteriyorlardı. Buna bağlı olarak da bulunduğu yerlerde yanında taşıdıkları saatler zamanı yanlış gösteriyor, bunun sonucu olarak boylamlarını da yanlış hesaplıyorlardı.Boylam Belirlenememesinin Sonuçları
Saatlerin zamanı dakik gösterememesi doğru boylamı belirleyememeye yani yanlış konum belirlemeye yol açıyordu. Bu ise gemilerin gideceği rotayı ya uzatıyordu ya da denizlerde ve okyanuslarda beklenmedik tehlikelere yol açıyordu.1707’de Sir Clowdisley Shavell komutasındaki İngiliz Donanması Cebelitarık’da Fransızlarla yaptıkları savaştan sonra Britanya adasına doğru yola çıktıklarında adanın 20 deniz mili uzağındaki Scilly Adaları’nı fark edememeleri bir faciayla sonuçlanmıştı. 4 donanmanın batması ve beraberinde 2000 kişinin boğulması işin ciddiyetinin yani boylamı tam ve doğru belirlemenin öneminin anlaşılmasına yol açmıştı. Bu facianın olmasından önce boylama göre gidilecek yerin tam olarak hesaplanamaması sonucu gemiler uzun süre okyanuslarda dolaşmak zorundaydı ta ki belirlenen limana veya yere ulaşana kadar. Bu da gemideki mürettebat açısından sıkıntılıydı. Çünkü uzun yolculukların getirdiği olumsuzluklar çok fazlaydı. Yiyecek eksikliği gibi sebeplerle mürettebat iskorbüte hastalığına yakalanıyorlardı.iskorbüte Britanya hükümeti gerek deniz seferlerinin aksaması dolayısıyla ülkenin maddi olarak olumsuz etkilenmesi, gerek donanma komutanları ve kaptanların baskılarıyla bu durumu dikkate aldı ve 1714 yılında Boylam Yasası çıkartarak boylam sorununa çözüm getirenleri 20.000 sterlin(bugünkü değeri ile yaklaşık 500 bin sterlin) ile ödüllendireceğini bildirdi.Boylam Belirleme Arayışları
Alman matematikçi ve astronom olan Johannes Werner 1514 yılında bir yöntem ileri sürdü. Ay’ın gökyüzünde arka planda kalan yıldızların veya takımyıldızların bulunduğu konumlarından geçişiyle yeryüzündeki gözlemci hangi boylamda olduğunu kestirebilirdi. Çünkü yıldızlar Dünya’ya çok uzak mesafede oldukları için gökyüzünde hareketsiz gözüküyorlardı ve bu yöntem işe yarayabilirdi.Bu yöntem için ilk baş Ay’ın ne hızla hareket ettiği bilinmesi gerekiyordu. O günlerde yapılan gözlemlerden hareketle Ay’ın 1 saatte yaklaşık kendi çapı kadar gökyüzünde mesafe kat ettiği gözlemlenmişti. Gündüzleri ise Ay’ın ve Güneş’in birbirlerine göre konumlarını hesaplayarak Werner gözlem cetvelleri oluşturdu. Yöntem şöyleydi: Yeryüzünde bir başlangıç meridyeni belirlenip o yerdeki gözlemcinin Ay’ın o anda gökteki yıldızlara göre konumunu saptamak, sonra geminin okyanuslarda bulunduğu konumda Ay’ın o anda yıldızlara göre gökyüzündeki pozisyonunu saptayıp bu iki gözlemi karşılaştırmaktı. Sonra Ay’ın hızını da hesaba katarak hangi boylamda bulunduğunu hesaplamak gerekiyordu. Ama görüldüğü gibi bunun için çok fazla sayıda gözlem cetvelleri hazırlanıp bu cetvellerin denizciler tarafından ilk hesaplanıp sonra konum belirlemesi gerekiyordu ki bu çok karışıktı ve çok zaman alıyordu. Ayrıca bunun her zaman tekrarlanması gerekiyordu ki bu imkansızdı. Bu nedenle Ay’a göre boylam belirleme yöntemi 150-200 yıl kadar dile getirilmedi.Galileo Ve Jüpiter’in Uyduları
1609 yılında teleskopun icadıyla Galileo’da kendisine bir teleskop yapıp Jüpiter’i ve 4 uydusunu teleskopla gözlemiştir. Bu gözlem ile Galileo uyduların Jüpiter’in yörüngelerindeki pozisyonları izlenerek Dünya üzerinde konum ve boylam bilinebileceğini öne sürmüştür. Ancak Jüpiter’i ve 4 uydusunu özellikle dalgalı denizlerde gözlemlemek çok zordu. Çünkü en ufak bir sallantıda Jüpiter ve uyduları teleskopun görüş alanından çıkabiliyordu. Neticede Galileo da büyük ödülün sahibi olamadı. Fakat bu yöntem 1650’li yıllardan sonra karada boylam ölçmek için kullanılmaya başlandı. Ülkelerin gerçek sınırları boylamların doğru olarak belirlenmesiyle ortaya çıktı.Fransa’da Çözüm Arayışları
1667’de Fransa’nın başbakanı Jean Colbert’in önerisiyle XIV.Luis ülkesinde bir gözlemevi kurulmasını onayladı ve bunun yanı sıra Paris Bilimler Akademisi de kurularak Christian Huygens kurucu üye olarak seçildi.Johannes Werner’in 150 yıl önce ortaya attığı Ay’ın konumuna bakarak boylam belirleme yöntemi bu sefer Fransız astronomlar arasında gündeme geldi. Yine bir astronom ve aynı zamanda da papaz olan St.Pierre bu yöntemini anlatmak için Fransa’dan Londra’ya gider ve önerisini İngiltere Kralıyla paylaşır. Kral bu öneriyi kabul eder. Sonra Fransız astronomu o zamanlar İngiltere’nin ünlü astronomu olan John Flamsteed’e danışması için yönlendirir. Flamsteed bu yöntem için gökteki yıldızların pozisyonunu ve Ay’ın Güneş’e göre konumunu hesaplayıp cetveller hazırlamayı kabul eder. 1675 yılında kurulan Greenwich Gözlemevi’nde Flamsteed bu cetvelleri hazırlamak için 40 yıl boyunca gözlemler yapar ve ancak 1725 yılında kendisi öldükten sonra yayınlanır.Rakip Yöntem Mekanik Saatler
Mekanik saatlerin tasarlanmasına kadar birçok saat denenmişti. Sarkaçlı saatler tasarlanarak boylam sorunu çözülmek istendi. Fakat bu sarkaçlı saatin sarkaçları dalgalı denizlerde sekteye uğruyordu veya hızlı sallanıyordu. Neticede zamanı yanlış gösteriyordu.Mekanik Saatlerin Doğuşu
1693 yılında John Harrison İngiltere’de bulunan bir kasabanın Barrow upon Humber köyünde dünyaya gelir. Babası marangoz olan bu çocuk marangozluğu öğrenir ve saatlere ilgisi vardır. Büyüdükçe ahşaptan saatler tasarlamaya başlar ve tasarımları yaşadığı köyde çok ilgi görür. 1720 yılında Charles Pelhalm adlı soylu biri Harrison’ın saatler konusunda ününü duyar ve onu Brocklesby Parktaki malikanesinin üstüne saat kulesi yapması için O’nu yanına alır. Harrison saat kulesini yapar ve o günden bugüne saat hala çalışır vaziyettedir.Sonraki yıllarda John Harrison kardeşiyle beraber sarkaçlı saatler tasarlamaya başladı ve bu saatler 1 ayda 1 saniyelik hata veriyordu. Karada zaman ve boylam ölçmede son derece kullanışlı olan bu saatler dalgalı denizlerde aynı işlevi gösteremiyordu. Bu sorun için 4 yıl boyunca eş ağırlıklı, kendi devinimini sağlayan bir saati kafasında tasarlamaya çalıştı. Sonunda planı hazırdı ve bu planı sunmak için Londra’ya yani Boylam Kurulu’na gitmek için yola çıktı. O sıralar Boylam Kurulu’nun sadece adı vardı. Ne bir binası mevcuttu ne de üyeleri bir aradaydı. Ama üyelerden birini tanıyordu Harrison. O kişi de Edmund Halley’di. O sıralar Edmund Halley Ay’ın konumuna göre boylam belirleme üzerinde çalışıyordu. Harrison Edmund Halley’i tanıdığı için ona gidip planını anlattı. Halley etkilenip onay verince John Harrison 5 yıl boyunca bu tasarımını gerçekleştirmek için çalıştı ve kendi soyadının baş harfini verdiği saat olan H-1’i tasarladı. Bunun üzerine 1737’de Boylam Kurulu ilk defa bir araya geldi ve saati inceledi. Saat ilk sınanması için hazırdı. Okyanusta test edilmek için gemiye koyuldu ve uzun sayılmayan bir yolculuğa çıktı. Sonuç 24 saatte birkaç saniye hata payı veriyordu. Ama tasarımcısı Harrison saatini daha da geliştirmek için Kurul’dan izin istedi ve 4 yıl boyunca saat üzerinde çalıştı ve H-2’yi tasarladı. 1741 yılında Kurul’a bu saati de sunduktan sonra yine saatin birkaç kusuru olduğunu düşündü ve H-3 saatini tasarlamak için tekrar işe koyuldu. Bu süreç yaklaşık 20 yıl sürecekti.Bu arada Edmund Halley St.Helena adasına gidip orada gözlem yapıp gökyüzünde 340 kadar yıldız tanımlamıştı. Bu gibi gözlemler de devam ederken Ay ve diğer gökteki cisimler arasındaki mesafeyi ölçebilen aletler de tasarlanmıştı.(Sekstant) Nicolas Louis de Cacaille isimli bilim adamı Ümit Burnu’na seyahat ederek orada gözlemleriyle takımyıldızları keşfeder. Bu keşiflerle yıldızlar gökyüzünde belirlenerek Ay’ın bu arka planda kalan bilindik yıldızların önündeki pozisyonunun, kişinin dünyadaki yerine göre ve hangi zamanda geçtiğinin belirtilmesine ilişkin gözlem cetvelleri hazırlandı. Bu cetvelleri hazırlayan haritacı olan Tobias Mayer cetvellerin doğruluğunu iddia ederek para ödülünü almak üzere Boylam Kurulu’na başvurdu. Greenwich’de yapılan gözlemler neticesinde bu cetveller gözlemlerle karşılaştırıldı ve gerçekten de bu cetvellere göre belirlenen boylam 1.5 dakikalık yani yarım derecelik bir hata veriyordu. Bu arada Boylam Kurulu’nun belirlediği yasalarda 1.5 derecelik hatayla boylam belirleme yöntemine en büyük ödül olan 20.000 sterlin vaat edilmişti. Haritacı Mayer bu ödülü alamadan 39 yaşında vefat etti. Paranın bir miktarı sonradan eşine verilmişti. Ama hala bir sorun vardı. Bu cetvellerin belirttği yöntemleri hesaplamak çok uzun zaman alıyordu ve denizciler bu hesaplamaları her zaman yapması gerekiyordu. Bu yöntem ilk başlarda tutulduysa da sonraları Harrison’un saatleri pahalı olmasına rağmen kullanışlı ve kolay olması nedeniyle tercih edilecekti.20 yılın sonunda H-3’ü tasarlayan Harrison ödülü kazanmaya yaklaşmıştı ama yine kusurları olduğunu düşünerek H-4’ü tasarlamaya başladı ve 1759 yılında tasarladığı H-4 saati tüm yöntemlere meydan okuyacak kadar mükemmel olmuştu. Bu zaman ölçerin saatleri Romen rakamlarıyla , dakikalar ise Arap rakamları ile gösterilmişti. H-4 saati toplam 147 günlük bir gemi yolculuğuna sınanmak üzere yola çıkmıştı. Londra’ya 147 günün sonunda geri dönen gemideki bu saat Londra’daki saate göre toplamda 1 dakika 54 saniye geri kalmıştı. Bu rakam zamanının çok ötesinde bir dakiklik demekti. Ama bir şekilde saat Kurul tarafından yeterli görülmedi ve Harrison 20.000 sterlinlik ödülün sadece 1500 sterlinini alabildi. Bu arada yolculuğun bittiği ertesi günü H-4 saati tekrar sınandı ve bu sefer 156 günlük bir yolculukta sadece 54 saniye ileri gösterdi.Bir takım sebeplerden olsa gerek 1766’nın Nisan ayında Kurul H-4 saatini kamulaştırmak amacıyla el koyduğunu bir görevli aracılığıyla Harrison’a bildirdi. Saatine el kondu ve saati bir daha geri verilmedi. Bunun üzerine Harrison H-5 saatini tasarladı ve bu saat 10 haftalık bir yolculukta sadece 4.5 saniye ileri gitmişti. Harrison H-5’i tasarladığında artık 79 yaşındaydı. Oğlu William ile o zamanlar yeni kral olan Kral 3.George’ya mektup yazarak kendilerine yapılan haksızlığı dile getirdiler ve Kral bu insanlara acıdığını ifade eder ve harekete geçer. Hemen Meclis’i 24 Nisan 1773’te toplar ve her ne kadar tam ödül olmasa Harrison ailesine Boylam Kurulu’nun vermesi gereken parayı Meclis bir hediye olarak verir. Bu para yaklaşık 8500 sterlindir.Mekanik Saatlerin Hızla Yükselişi
John Harrison 24 Mart 1776 tarihinde ölür ve saatçilerin babası olarak tarihe geçer. Dönemin büyük saatçileri olan Pierre Le Ray ve Ferdinand Berthard gibi saatçiler bu saatleri geliştirir. 1737 yılında H tipi saatlerin sayısı sadece 1 iken , 1815 yılında bu saatlerin toplam sayısı 5 bini geçiyordu. Sayısı arttıkça fiyatı düşen saatler gemiciler arasında kullanımı artmaya başladı. Bu saatler boylamları tam olarak belirlemede çok iyi iş görüyorlardı. Öyle ki Charles Darwin’in de bulunduğu HMS Beagle adlı haritacılık gemisi 1831’de yolculuğa çıktığında bu saatlerden gemide 22 tane mevcuttu.17.yydan itibaren bu saatler sayesinde İngiltere denizlerin hakimi olmaya başladı ve deniz imparatorluğuna dönüştü. Greenwich Gözlemevi’nin o dönemde birçok denizci tarafından (yaklaşık %73) başlangıç meridyeni olarak kabul ediliyordu. Bu zamanlardan önce denizciler bulundukları konuma en yakın bilinen bölgeye göre bulundukları yerin boylamını söylüyorlardı. (Mesela Lizard’ın 27 derece 3 dakika batısı gibi).Zaman Ölçmede Bugün Gelinen Nokta
Bugün bir noktanın koordinatları GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi – Global Positioning System) ile yörüngedeki uyduyla rota belirleme yöntemidir. Colorado Falcon Hava üssünde yer alan ABD Deniz Kuvvetleri Gözlemevi Dönüşümlü Ana Saati, GPS sinyallerini kontrol eden dünya üzerindeki 5 büyük istasyondan birisidir ve Washington D.C’deki ana saatten sadece 3 nanosaniye(0.000.000.003 saniye) kadar şaşar. Bu aynı zamanda radyo sinyalinin 1 metre yol aldığında geçen süredir. Bir askeri GPS alıcısı, bir yerin konumunu bu hassaslık sayesinde en fazla 16 metre hatayla saptayabilir.Tarih: 2018-05-11 17:45:21 Kategori: Coğrafya
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx